(Çocuklarda nörojen mesane)
Omurilik veya mesaneye ait periferik sinirlerin doğumsal ya da sonradan oluşan hasarları nörojen mesaneye yol açar. Normalde mesanenin düşük basınçla idrarı depolayıp istendiği zaman uygun basınçla boşaltması beklenir. Nörojen mesane durumunda bu işlevler böbreklerede zarar verebilecek şekilde bozulabilir. Omurilikteki hasarın tip ve derecesine göre bu hastalarda ya idrar depolama işlevleri bozularak idrar kaçırma görülür ya da uygun basınç oluşturamayıp depoladığı idrarı tam olarak boşaltamayıp idrar yapamaz. Omurilik hasarı sfinkter denilen yapınında çalışmasını etkiler. Bu durum üst sistem dediğimiz böbreklerin daha da etkilenmesine yol açar. Nörojen mesaneli olgularda aynı zamanda değişen derecelerde barsak ve seksüel fonksiyon bozukluklarıda gelişebilmektedir. Hasarın omurilikteki seviyesi ve lezyonun tipinden bağımsız değişen derecelerde mesane bozuklukları meydana gelebilir.
Çocukluk döneminde doğumsal nöromusküler bozukluğa ve nörojen mesaneye yol açan en sık neden spina bifidadır. Diğer doğumsal nedenler ise anorektal malformasyonlar ve sakral agenezisdir. Spina bifida nöral tüp defekti olarak bilinir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte 10 binde 3-5 oranında görülür. Açık ve kapalı olmak üzere iki tipi vardır. Meningomyolosel (MMC) açık spina bifidanın en sık ve en ciddi olan formudur. Bu olguların %90’nında nörojen mesane görülmektedir. Meningomyolosel omuriliğin herhangi bir seviyesinde olabileceği gibi en sık lomber ve sakral bölgede görülmektedir. Çoğu olguda bizim Arnold-Chiari sendromu dediğimiz hidrosefalide duruma eşlik eder. Alt ekstremitelerin (bacakların) bozukluk derecesi lomber sinirlerin hastalığa tutulma derecesine göre değişir. Spina bifidanın daha az sıklıkta görülen kapalı formlarından meningosel, lipomeningosel ve tethered kord dediğimiz gergin kord durumunda da nörojen mesane görülmektedir.
Gebelikte nöral tüpün geliştiği ilk birkaç haftada folik asit seviyesinin normal olmaması nöral tüp defektlerinin gelişimine neden olmaktadır, bu nedenle gebe kalmak isteyen anne adaylarının iki ay öncesinden folik asit alması önerilmektedir. Ayrıca folik asitten zenginleştirilmiş tahılların geliştirilmesi nöral tüp defektli doğan çocuk sayısını azaltmıştır.
Günümüzde gebelik sırasında yapılan rutin ultrasonografiler, üçlü test ve artmış alfa fetoprotein değerleri, nöral tüp defektlerinin erken tanınmasını sağlar. Bu durumda aile bilgilendirilip gebeliğin sonlandırılması önerilebilinir.
Spina bifida ile doğan bir bebekde dışarıda olan kese genellikle doğumdan sonra 48-72 saat içinde beyin cerrahisi tarafından artmış menenjit riskinden dolayı kapatılır. Spina bifidalı bebeklere eskiden reaktif olarak böbrek idrar yolları bozuklukları belirdiğinde yapılırdı. Günümüzde daha proaktif yaklaşım uygulanmaktadır. Mesane ve böbreğin durumdan ne derece etkilendiğini ortaya koyarak tedavi yaklaşımı belirlenmektedir. Bu bebeklerin kabaca %20’si böbrek bozuklukları ile doğmakta olup mesane için erken girişim yapılması özellikle bizim üst sistem için riskli gördüğümüz yüksek basınçlı, düşük komplianslı ve sfinkter spazmı olan mesane olgularında böbrek fonksiyonlarının daha uzun süre korunmasını sağlayacaktır. Kesenin kapatılması sonrasında önce kalıcı sonda kullanılır. Yara iyileşmesi sonrasında mesane boşaltılması için temiz aralıklı kateterizasyona (kullan at) başlanır. Alınan idrar miktarına bağlı sayısı belirlenir. Operasyondan bir ay sonra mesane fonksiyonlarını tam olarak değerlendirmek amaçlı videoürodinamik testlere başvurulur.
Nörojen mesaneye neden olan edinsel nedenler ise kafa ve omurilik travması, bu yapılara ait tümörler, serebral palsi, pelvik sinirlere hasar verebilecek ameliyatları sayabiliriz. Ancak bazen nörojen mesane nedenini tam olarak ortaya konamaz buna da idyopatik nörojen mesane adı verilir.
Bu hastalarda yaşam süresi ve kalitesi hidrosefali için şant ameliyatlarının yapılması ve ürolojik bakımın gelişmesi ile oldukça artmıştır. Mesane içi basıncın düşürülmesi (antikolinerjik ilaçlar, mesan içine botoks enjeksiyonları, sakral, pretibial nöromodülasyon ve mesane büyütme ameliyatları) ve içindeki idrarın katater (Temiz aralıklı kataterizasyon) ile boşaltılması bu hastalarda olabilecek böbrek yetmezliği sıklığını oldukça düşürmüştür.